KÜLTÜR VE SANAT
AYRILIK ÇEŞMESİ SOKAĞI - ′69 SELÇUK ALTUN
28.02.2021

 

Ön Bilgi

Aslında bütün kitaplarını ele almak gerekirken, son kitabı üzerine yoğunlaştım Selçuk Abi’nin. Bütün kitaplarını okudum aslında, ama hakkında yazı yazma isteği, zorunluluğu taşınma dönemine de gelince son kitabından başladım yorumlamaya. Bu sona gelinceye kadar aşağıda isimleri yazılı tam dokuz roman biriktirmek gerekti belki de. Selçuk Altun’u ilk kitaplarından tanıdım, sonrasında yüz yüze tanışma fırsatım da oldu. Farklı bir tarzda gezdiriyordu okuyucusunu. İster son kitabından başlayın okumaya ister ilk; tarihiyle, geçmiş ya da günümüz yaşayanlarıyla türlü yaşanmışlıklarla karşılaşacaksınız, kurmacalara tanık olacaksınız. Altun Senelerce Senelerce Evveldi’de Bir şiirin gizeminde ülkeden ülkeye savrulan bir hayatı polisiye tarzında sunarken, Bizans Sultanında gerçeküstü bir tarihsel kurmacanın günümüze yansımalarını konduruyor romanında. Yarım kalmışlık hissi veren Sol Omzuna Güneşi Asmadan Gelme’yi, esinlendiği Oktay Rıfat’ın şiirindeki dizelerin tersine Buraları Rüzgar, Buraları Yağmur, romanıyla tamamlıyor. Ardıç Ağacının Altında ise Yazarın Memleket özlemini ön plana çıkardığı ve köşesine çekilen kahramanın hikayesini anlattığı, kendisinin olgunluk dönemim diye tanımladığı yapıtı. Şimdi romanlarını aşağıya sıralarsak;

Yalnızlık Gittiğin Yoldan Gelir (2001), Bir Sen Yakınsın Uzakta Kalınca (2002), Kurşun Lezzeti (2003), Annemin Öğretmediği Şarkılar (2005). Senelerce Senelerce Evveldi (2008), Bizans Sultanı (2011), Sol Omzuna Güneşi Asmadan Gelme (2014), Buraları Rüzgâr Buraları Yağmur (2015), Ardıç Ağacının Altında (2017)

Der ve sözü sona, onuncu romanının tanıtımına bırakabiliriz;

Kim bilir “Belki de hayat oyun içinde oyundu ve romanlardan daha tuhaftı.”

 

AYRILIK ÇEŞMESİ SOKAĞI (2020 )

 

Uzun süredir tarzı oturmuş bir şekilde eserler sunan Selçuk Altun’un yeni eseri Ayrılık Çeşmesi Sokağı 2020 Yılının Coronalı günlerinde Nisan ayında sessiz sedasız okur karşısına çıktı. Kendini çok duyurmayan, çok ortalıkta görünmeyi sevmeyen Altun’u ancak seçkin edebiyat programlarında ya da gazete kitap eklerinde yayınevinin verdiği ilanlarda görebiliriz.

Kitabın içinde geçen “Çalışmak için bekliyorum, ki seçtiğim konu benim üzerimde çalışmaya başlasın” aforizmasının başını bilmem ama sonu Altun’un yazış sürecini anlatır. Bütün eserlerinde romanın geçtiği yerleri, mekânları gider inceler ki bu gezmelerde konuyu yaşıyor, kafasında canlandırıyordur aslında. Bir nevi tam da aforizma canlanıyor, seçtiği konu onun üzerinde çalışıyordur.

İlgilendiği bütün sanat dallarını, takip ettiği yazar, şair, ressam, heykeltraş vs. isimlerini ve eserlerinden örnekleri ve özellikle de sahafları isim ve adresleriyle birlikte eserlerinde öyle bir işler ki, okurken onların gerçekliği ve hikâyeye uygunluğu konusunda hiç şüpheye düşmezsiniz. Hatta eser isimlerini seçerken sevdiği şairlerden (özellikle Oktay Rifat’ın dizelerinden Yalnızlık Gittiğin Yoldan Gelir, Bir Sen Yakınsın Uzakta Kalınca, Sol Omzuna Güneşi Asmadan Gelme, Buraları Rüzgâr Buraları Yağmur  ve Edgar Allan Poe’dan Senelerce Senelerce Evveldi) esinlenirken bu kitabına epigraf olarak Gülce Başer’in Siz beni bulun, ben ararsam herkes anlar dizesini almıştır.

Altun eserlerinde bunun dışında da olayın geçtiği yıllara ait tarihsel gelişimler konusunda tıpkı bir almanak gibi bilgiler, harita elinizde takip edebileceğiniz coğrafik kesitler sunar. O bilgileri okurken hem bilgilenir, eğer kurgu içinde anlatılmışsa, olayları konum ve mekânlarıyla birlikte yaşarsınız. Bütün eserleri yurt içi ve yurt dışı şehirlerle birlikte kurgulanmıştır, her birinde ayrı şehirleri gezer durusunuz, hepsinde ortak sadece bir şehir var: İstanbul.

Selçuk Altun’un tarzını oluşturan yapı heyecan, macera, aksiyon, cinselliğin kurgunun içinde küçük küçük tatlar halinde sürüklenip gitmesidir verilen onca bilginin arasında. Entelektüel roman tanımına sığdırılmaya çalışılsa da Selçuk Altun’un tarzı genel anlamda hayattan aldığı tadın, acının, önemsediği şeylerin ( bilgi, kişi, eser, eşya şehir vb.) yine insanlığa bir dipnot olarak sunulmasıdır. Genellikle gözden kaçtığını düşündüğü şeyleri üzerine basa basa vurgulaması da onların gerçek değerine ulaştırma arzusu olarak adlandırılabilir. Siz yok saysanız da onlar vardır, asıl bakmanız gereken yerde duruyordur. Altun sizin kafanızı o yöne çevirmeye çalışır.

Ayrılık Çeşmesi Sokağı da bu yapıdan farklı kurulmamış. Selçuk Altun bir sözcüğün, kendi memleketinin sessel çağrışımıyla başlamış romana ki o bu tür yaklaşımları sevdiğini birçok eserinde kullanarak göstermiştir: Artvin - art win (sanat kazanımdır, Artvin’in yerel yöneticileri bunu görmeli ve kullanmalı.).

Yazarın bütün eserlerinde olduğu gibi uzun bir hazırlık sürecinden geçtiği, özellikle gerçek hayattan alınan mekânların, tarihsel isimlerin ve bağlantılarının detaylı çalışmalar sonucunda eserin kurgusunun içine yerleştirildiği anlaşılıyor. Bu eserinde II. Mahmut özelinde dönemin hanedan kişilerini, mekânlarını öne çıkarmaya çalışır. Tarih sayfalarında gereken önemi bulamamalarından ve haklarının yenmiş olduğunu düşünmekten de rahatsızlığını ortaya koyar. Özellikle II. Mahmut’un yenilikçi, sanatsever, estet kişiliği sanırım yazarı da oldukça cezbetmiş. Sonrasında yaşanan bütün olumlu gelişmelerin kaynağını II. Mahmut’a bağlamak ister gibidir. 

Sözcüklerin büyüsüne inanan ve onların yapısal ve görsel özelliklerinden edindiği çağrışımları sıkça kullanan yazar kendisini de romanın bir bölümünde mutlaka geçirir. Burada da Sahaf Peter Neal’in ağzından kendisini romana bir paragrafın içinde iliştirmiştir. Bu anlamda yazarını tanımak bazen esere farklı bir bakış açısı da oluşturabiliyor ama yıllar sonra bunun bir önemi kalır mı bir şey söylemek zor. Bugünden söylenecek tek bir şey var eğer Selçuk Altun’la tanışmış ve onda iz bırakmışsanız, onun eserlerinden birinde bir gün kendinize rastlayabilirsiniz.

Romanın önemli bölümü Cenevre ve İstanbul şehirlerinde geçerken Basel, Bordeaux, Lyon, Kopenhag ve Artvin’den önemli sahneler sunulmuştur. Bu şehirleri gezerken eğer elinizde Ayrılık Çeşmesi Sokağı varsa siz de iz sürebilir, roman tadında bir tur yapabilirsiniz. Tabii izleri yok edilen şehirlerde – özellikle Türkiye’de - bu söylediklerimin bir anlamı kalmayabilir.

Bütün bu tespitlerin ışığında, yazarın tarzını severseniz Ayrılık Çeşmesi Sokağı için hiç sıkılmadan okuyacağınız bir romanla karşı karşıya olduğunuzu söylemek asla yanlışa çıkmayacaktır. Selçuk Altun’un eserlerini farklı kılan özellik ise tarzı hoşunuza gitmese de okuduğunuzda harcadığınız zamana karşılık bilgi dağarcığınızda sanatsal, tarihsel, edebi kişilikler, yapılar ve şehirlerle ilgili bilgilerin yer alacağıdır. 

Okuru, sayfalarında gezineni bol olsun.