MEZUN ZİYARETLERİ
′85 ÜMİT ŞEHİRLİ - MARMARA ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ DEKANI

SK-SAL İstanbul İş Ağı ziyaretleri kapsamında Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanı '85 mezunumuz Ümit Şehirli'yi makamında ziyaret ederek keyifli bir sohbet gerçekleştirdik.

Lise anılarının ve kariyerinin konu olduğu sohbete ev sahipliği yapan mezunumuz, mesleğinin yanı sıra kurumunda ve mesleğiyle bağlantılı sivil toplum kuruluşlarında bir çok idarecilik görevini de başarıyla üstlenmiş ve üstlenmeye devam etmektedir.

 

  • BİR ÇOĞUMUZ TANIYORUZ AMA KURUMUNUZU VE KENDİNİZİ ANLATABİLİR MİSİNİZ?

Marmara Tıp Fakültesi 1983’te İstanbul'da üçüncü, Anadolu Yakası’ndaki ilk Tıp Fakültesi olarak Haydarpaşa binasında kuruluyor. 1933-1983 yılları arasında Haydarpaşa Lisesi olarak kullanılan o bina aslında bir dönemin (1903-1933 arası) Mektebi Tıbbiye-i Şahane binasıdır. O nedenle Cumhurbaşkanı Kenan Evren böyle bir şeyi önerdiğinde, Rektör Prof. Dr. Orhan Oğuz da o binayı istiyor. Ben 1985 girişliyim, o zaman bina oldukça harap haldeydi, geldiğimde hayal kırıklığı yaşamıştım. Sonrasında birçok tadilat yapıldı. Ve ben yaşamının yaklaşık 30 yılını orada geçirdim. Yani 1985’de öğrenci olarak girdim. 2014’de profesör olarak ayrıldık J

 

Marmara Üniversitesi Hastanesi Altunizade'de şu anda Acıbadem Hastanesi’nin bulunduğu yerdeydi. Ama şu an bulunduğumuz, yeni taşındığımız bu binayla ilgili planlar 90’lı yılların öncesine dayanıyor. 90’lı yıllardan itibaren de Marmara Hastanesi burada projelendirilmeye başlanmıştı. Uzun yıllar Altunizade'de küçük de olsa bir hastanede Türkiye'nin önde gelen bir kurumu haline geldi Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi. Dinamik akademik bir yapı vardı. O sayede Türkiye'nin önde gelen tıp fakültelerinden biri oldu. Daha sonra Altunizade'deki hastanenin hem küçüklüğü hem de depreme dayanıklı olmaması nedeniyle Sağlık Bakanlığı’yla işbirliği yapılarak 2010 yılında -şu anda 750 yatak kapasitesine ulaşan- Pendik'teki hastaneye taşındık. 2012’de de Maltepe’de -yani şu an içinde bulunduğumuz- Temel bilimler binasının temeli atıldı. Bina yaklaşık 28.000 metrekaredir, Türkiye'nin en donanımlı temel tıp binasıdır. Hemen yanımızdaki hastanenin de inşaatı 2018’de deprem güçlendirmesiyle tamamlandı. Deprem sırasında da çalışılabilecek hale getirildi. Bu bina bitmiş haldeyken izolatör konulan dünyadaki en büyük binadır. 800’den fazla kolon kesilip izolatörler yerleştirildi. İnanılmaz bir mühendislik işi var burada. 2018’de inşaat süreci bitti. Pandemi hastanesi olarak 2020 Nisan ayında açıldı ve  ilk hastamızı aldık. Pandemide inanılmaz bir yük omuzladı bu hastane. 500 yatak kapasitesiyle günümüzde ve gelecekte Anadolu Yakası'nın önemli hizmet noktalarından biri olacaktır.

 

Marmara Üniversitesi'nin öncelikli stratejisi mühendislik ile sağlığı bir araya getirip ürüne yönelik çalışmalar yapmak. Bu kampüste Diş Hekimliği Fakültesi,  Sağlık Bilimleri ve Eczacılık Fakülteleri bulunmaktadır. Aramızda sadece bir yol bulunan kampüsün karşı tarafında mühendislik ve teknoloji fakülteleri bulunuyor. Tıp fakültemizde 300 öğretim üyesi var; 170 profesör, 130 doçent ve yardımcı doçent,  1400 öğrencimiz var. 800 civarında da tıpta uzmanlık asistanımız var yani yaklaşık 2500 kişilik dev bir kadrodan bahsediyoruz. Birçok alanda Türkiye'nin önde gelen hocalarını barındırıyoruz bünyemizde.

 

Ben 1992 yılında mezun oldum. Bitlis/Hizan'da mecburi hizmete gittim. 1994’te burada anatomi ihtisasına başladım ve uzman olarak burada devam ettim. Sonrasında Yrd. Doçent, Doçent ve Profesör oldum. Yurt dışı deneyimim de oldu; 2002’de üç ay kadar Kanada'da bulundum. 2006-2007 yıllarında bir yıl süreyle İngiltere’de bulundum. İngiltere'den döndükten sonra burada idari görevlere başladım. 2007’de Sağlık Bilimleri Enstitüsü’nün yönetim kurulu üyesi oldum. 2008’de Enstitü Müdür Yardımcısı oldum.  2011’de Anatomi Anabilim Dalı Başkanı oldum. Tıp fakültelerinde anabilim dallarının bağlı olduğu 3 Tıp bilimleri bölümü vardır, 2012’de bu bölümlerden biri olan Temel Tıp Bilimleri’nin başkanı oldum. Temel Tıp Bilimleri başkanlığım tam buranın taşınma sürecinde idi. O dönemde oldukça katkım oldu sürece. Sonra 2014’de dekan yardımcısı oldum. 2 dekanla çalıştım. 2018’den beri Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksekokulu’nun Müdürlüğünü yürütmekteyim. Üniversitede birçok komisyonda görev alma fırsatım oldu. 25 Ekim 2021'de vekaleten dekanlığa başladım. 23 Şubat 2022’den itibaren de asaleten dekanlık görevini yürütüyorum. Tabii insanın kendi fakültesinde, öğrenciliğinin geçtiği, asistanlığının geçtiği mezun olduğu fakültede dekan olması farklı bir duygu.  İlk dekandan itibaren tüm dekanlar ya hocamız ya da arkadaşımız olduğu için bu süreçleri birebir yaşamış biriyim. Yani aslında sürece bakınca epeyce bir tecrübe kazanarak dekan oldum. Şimdi sahip olduğum bilgi ve birikimi dekan olarak aktarmaya çalışıyorum. Türkiye’nin önde gelen kurumlarından biri, o açıdan iyi şeyler yapmaya çalışıyoruz.

 

  • MEZUN OLDUĞUNUZ YILLARA VE BUGÜNE KIYASLA GELECEK KOŞULLARINDA TIP EĞİTİMİ VE MESLEK İLE İLGİLİ GÖRÜŞLERİNİZ NELERDİR?

Tıp çok hızlı değişen bir bilim ve bilginin yenilenme hızı çok artmış durumda. Tabii bu eğitimin içeriğini de genişletiyor. Bizim öğrenciliğimizde üç beş derslik bir konu mesela bugün bir ana bilim dalı veya tıbbın en önemli alanlarından, en çok araştırma yapan alanlardan biri olabiliyor. Tıpta bilgi artıyor, eğitim süresi aynı kalıyor. Bu yüzden de eğitimin yapısı değişmeye başladı. Daha çok hedefe yönelik bilgi verme çalışmaları var. Bu anlamda eğitim yöntemleri değişiyor. Sadece tıpta değil tüm eğitimlerde bu tip dönüşümler oluyor. Daha küçük gruplar, daha çok tartışma grupları, daha çok hasta başında geçirilen zaman tıp eğitiminin yeni eğilimi. Son yirmi yılda aslında sağlıkta çok ciddi bir değişim yaşandı. Hastanelerde teknolojiler ilerledi, imkanlar çoğaldı, tıp fakültesi sayıları arttı. Tıp eğitiminde Ulusal Çekirdek Eğitim Programı mevcut. Bu program tüm fakülteler tarafından verilmek zorunda. Kaliteyi uygulamalar değiştiriyor.

 

Marmara Üniversitesi bu anlamda kendi kalitesini koruyan ve geliştiren bir fakülteye sahip. Eğitim daha da değişecek. Özellikle pandemiden tüm eğitim etkilenecek. Son zamanlarda yeni tartışma konumuz bu yaşananlardan tıp nasıl etkilenecek? Pandeminin ilk başında bundan sonra eğitimin hep online olacağı düşünüldü. Sonrasında aslında yüzyüze iletişimin de çok önemli olduğu, öğrenmede duygusal boyutun, öğrencilerin hocayla temasının çok önemli olduğu görüldü. Şimdi “sürekli online eğitim kesinlikle olmaz” dönemindeyiz. Bu konuda çeşitli çalışmalar yapıyoruz. Bir denge kurulacaktır. Tıp gibi uygulamanın önde olduğu bir alanda yine yüz yüze eğitimin olması kaçınılmaz. Bir yandan da başka gelişmeler var. Bu gelişmeler daha da değiştirecek işi. Mesela Tele-Tıp geliyor. Robotik desteklerle muayenenin olduğu. Bu uygulama özü çok değiştirmez ama hizmetin kalitesini değiştirebilir. Örneğin acillerde yığılmaları engelleyebilir. Yani beş on sene içinde böyle gelişmeler yaşanacak, bu gelişmeler de bu hizmetleri verecek şekilde eğitimi de etkileyecektir diye düşünüyorum.

 

  • ÇOK BAŞARILI YÖNETİCİ OLARAK OKULUMUZ SİZCE ŞU ANDAKİ ÜMİT ŞEHİRLİ’YE NELER KAZANDIRMIŞTIR?

Disiplin olmuştur. Yılmadan çalışma olmuştur. Çok başarılı öğrenciler vardı, bir yandan müthiş bir kardeşlik vardı evet ama bir yandan da rekabet vardı. Tabi hep güzel hatırlıyoruz o günleri. Belki imkansızlıkların, zorlukların olduğu yıllardı ama yedi yılın sonunda gerçekten çok güzel bir kardeşlik ortamı kazandığımızı da söyleyeyim.

 

  • SAMSUN ANADOLU LİSESİ’NDEN ÖRNEK ALDIĞINIZ BİR KİŞİ / ÖĞRETMEN VAR MI / OLDU MU?

O dönem çok kaliteli öğretmenler vardı, hepsinden biraz bir şeyler öğrendik mutlaka. İçlerinden 1 tanesi idolüm diyemem, hepsinden çok şeyler öğrendik. Hazırlık hocam Güler Lay vardı, çok kibar bir hocamızdı.  Bir dönem dersimize giren Carl Tobey. Şevket Genç vardı, beden eğitimi dersi öğretmenimiz. Samsun’da basketbolu yaygınlaştıran hocalardan biridir. Lise-Kolej Rekabetinde Kolej’in lige çıkmasını sağlayan hocamız. Bizi etkileyen müthiş bir insandı. Cengiz Altay vardı, çok tasarruflu bir öğretmenimizdi, satırın üstünden başlardık yazmaya mesela, kağıt israfına karşıydı. Biri bir kağıdı buruşturup atardı yere onun dersinden önce, gelirdi, önce o kağıdı iki ayağıyla yakalayıp, hoplayıp çöp kutusuna atardı. Sonra başlardı kağıt israfından konuşmaya, satırın üstünden başlamak ile ilgili maliyet hesapları yapar bir ders anlatırdı ne kadar tasarruf edilebileceğini. Böylece ders kaynardı J  Onla ilgili unutmadığım bir anım var. Sınavda yanlış yazdığım bir şeye puan verdiğini fark ettim ve yanına gittim “Hocam ben bunu yanlış yazmışım” dedim. “O da senin dürüstlüğünün puanı olsun” dedi. Çok etkilenmiştim, beni çok etkilemişti. Kolej'de Masa Tenisi varsa Cengiz hocamız sayesindedir. Ben de biraz oynardım öyle bir iki tur belki geçecek kadar, ama bizim dönemde çok iyi masa tenisçiler vardı. Sinan (İncegöz) ve Çetin (Atasoy) vardı, iyi masa tenisi oynarlardı.

 

  • SAMSUN ANADOLU LİSESİ ÖĞRENCİSİ ÜMİT’İ TASVİR EDEBİLİR MİSİNİZ? (ÖĞRENCİLİK ZAMANINIZ)

Ben ilkokulu Rize’de bitirdim. O zaman kuzenim Rize’de ortaokulu okudu, sonra Kabataş’a gitti. Bizim de iki kardeş planımız öyleydi. Bir başka kuzenim de Samsun’da eğitim fakültesinde okuyordu ilkokulu bitirdiğimiz dönem. Dedi ki; “Samsun’da bir okul var, Samsun Koleji, çocuklar lacivert ceket, gri pantolon giyiyor, böyle çok şık geziyorlar, iyi de bir okul, bakın onun sınavına girin.” Kuzen böyle söyleyince sınava bir girelim dedik. Girdik sınava, Rize’den 3 kişi kazandık. Ben, Kardeşim Cem Şehirli ve 1 arkadaş daha. Sonra ailecek konuştuk, babam sordu ne yapalım çocuklar diye, dedim ben gideceğim, yatılı da olsa ben gitmek istiyorum.J ilk gidince bir süre kuzenimle kaldık önce, sonra ailem de geldi Samsun’a. Hala gri pantolon lacivert ceketi çok sık giyerim, farklı bir şey giyince garipsiyorum.J” 

 

Çalışkan bir öğrenciydim ben, sosyal de bir öğrenciydim. Yıllık komitelerinde, 8 Aralık komitelerinde yer alırdım.

 

  • KARDEŞİNİZLE AYNI SINIFTA OKUMAK NASILDI?

Şimdi artık ikizleri aynı sınıfa koymuyorlar.J İster istemez kıyaslanma oluyor. Ders çalışırken ama bazen paslaşmak da güzeldi tabi. Cem'in resmi çok iyiydi. Ben resim çizemiyorum doğru düzgün, olmuyordu yani. Bir iki defa Cem benim yerime yaptı. Neriman hoca anlıyordur tabi, Cem'e on verdi, bana beş- altı vermişti galiba.J

 

  • KLASİK OLACAK AMA, AKLINIZDA KALAN OKULLA İLGİLİ MÜMKÜNSE DAHA ÖNCE DUYMADIĞIMIZ BİR ANINIZ YA DA KOLEJ’DEN BERİ SÜREGELEN BİR DOSTLUK / KARDEŞLİK HİKAYENİZİ ANLATIR MISINIZ?

Gitar çalmıştım bir dönem orkestrada. O dönem Ziya Anadol vardı, Çağlar, Yaman, Gül Kösefoğlu vardı. Hakan Caneroğlu vardı. Ben de bir şeyler çalıyorum demişti Hakan, bir baktık adam ortalığı yıkıyor.J  O günlerden aklıma gelen isimler. Bir 8 Aralık'ta sahne için hazırlandık. O gün benim gitar bozuldu. Garip garip sesler geliyor, kapattık gitarı, sahnede basgitar çalıyormuş rolü yaptık. Seyirciler de kurtulmuş oldu işkenceden.J  

 

Son sene 8 Aralık hazırlıkları çok keyifliydi, bir oyun sergilenecekti. Sahnesini dekorunu biz yaptık. Boyalar aldık sahne için boyama yaptık. Tonguç Çoban vardı, Taner Işık, Atilla Başaran, Ahmet Dikmen. Oyunun hazırlıkları çok çok keyifliydi.

 

Son sene yaşananlar tabi daha çok akılda kalıyor. Mesela Oğuz Engiz (sıra arkadaşım) “ben Marmara Tıp’a gireceğim” dedi. “Oğuz sen ticaret yapan bir aileden geliyorsun, ne işin var tıpta?” dedim. “Yok” dedi. “Ben Marmara Tıp’ta okuyacağım” “ Sen Boğaziçi'ne falan gir” diye ikna ediyorum ben Oğuz’u. Ben de mühendislik istiyorum ODTÜ ya da Boğaziçi hedefim, derken ben başa bir iki mühendislik yazdım. Sonra Marmara Tıp. Oğuz “Bana yazdırtmadın, sen gittin Marmara Tıp’ı kazandın” diye sitem etmişti. O da ekonomi okudu ve hastane sahibi oldu.

 

Carl Tobey’nin bahçesinde geçirdiğimiz zamanlar çok güzeldi, unutulmazdı. Orada tek bir fotoğrafım var maalesef, onunda baskısı iyi değil, çift baskı olmuş.

 

Kolej dostluğu ile ilgili bir de şöyle bir anı anlatabilirim. Bir gün burada mezuniyet töreni var, kısıtlı bütçelerle planlamalar yapıyoruz. Bir içecek sponsorumuz var. Sponsor törenden 2 gün önce içecek veremeyeceğini söyledi. 2000’e yakın katılım oluyor, öğrenciler, veliler… Ve bir içecek ikram etmemiz lazım. Ne yapacağız, Ne yapacağız derken; Demir Şarman var,  eşim ’89 Kübra Alaman Şehirli’nin bir üst dönemi. Aradım Demir’i.  “Demir” dedim, “bana 2000 kutu içecek lazım”. “Tamam abi” dedi Demir hemen, “nereye göndereyim?” O an bitti iş. Belki hepimizin birbirine desteğimiz oluyordur ama özellikle böyle kritik anlarda insan çok mutlu oluyor. Kolej çevresinin böyle birbirini tutması çok güzel.

 

Daha da birçok anı… Bir daha olsa bir daha okurum 7 sene.J

 

  • KOLEJ SIRALARINDA, MESLEK SEÇİMİ ARİFESİNDE OLAN GENÇLERE MESLEĞİNİZLE İLGLİ NELER SÖYLEMEK İSTERSİNİZ?

Tıp revaçta bir meslek ve hep öyle de olacak. Belki biraz şekil değişecek. Çok hızlı değişen bir çağda yaşıyoruz, dijital dünya bizi, sağlık eğitimini değiştirecek belki ama dünyanın en eski mesleklerinden biri sonuçta hekimlik. Bir şekilde yeni formlarıyla devam edecek. Her şeyden önce her meslekte en önemlisi mesleğini severek, isteyerek, iyi yapmak. Daha sonra hekimlik özelinde bakarsak; yeniliğe açık olmak, takip etmek ve öncü olmak önemli. Ondan sonra gerekli adımları attığınızda o kapılar size açılıyor.

 

  • OKULUMUZ VE DERNEĞİMİZ İLE NELER PAYLAŞMAK İSTERSİNİZ?

Son dönemde ‘85’ler biraz azaldı. Yani yaşlanıyor muyuz? Ne oldu? J Niye olduğunu da tam bilmiyorum ama biraz motive olmak lazım. Faaliyetlerde destek oluyorlar onu görüyorum ama etkinliklere, balolara biraz katılım azaldı, evet.

 

Sizler gerçekten derneği iyi bir yere taşıdınız, teşekkür ederim, güzel gidiyorsunuz bence. Tabi Lisenin yedi seneden dört seneye inmesi, okulda birlikte geçen süreleri azaltıyor, o yedi senenin getirdiği bağlılık hafif hafif azaltmaya başladı gibi hissediyorum. Ama baktığınızda köklü Liseler hala o kimliklerini koruyor, bizlerinde koruması lazım.